Aras havzası ülkelerine uyarı/ Aras’ın yüzde 83’üne Türkiye el koyuyor!
Yeni bir çalışmanın sonuçları, Türkiye'nin israfını ortaya çıkardı ve bu ülkenin DAP projesini tamamlayarak Aras Nehri potansiyelinin yüzde 83'ünden yararlanmayı planladığını gösterdi. |
Sosyal muhabir Tasnim haber ajansına göre, su çatışmaları nehirler Dünyanın farklı yerlerinde bir sınır vardır ve genellikle nehirlerin yukarısında yer alan ülkeler bu özelliği, aşağı kıyısı olan ülkeler üzerinde bir baskı aracı olarak kullanırlar.
Orta Doğu bölgesinde de bu konu oldukça cesur ve son yıllarda su anlaşmazlıkları konusu ülkemizi de içine almış ve ne yazık ki yetkililerin “çevre diplomasisi” tartışmasındaki pasif performansı Afganistan ve Türkiye gibi ülkelere izin vermiştir. konumlarını kötüye kullanmak ve onlara baskı yapmak için suyu bir silah olarak kullanmak. İran İslam Cumhuriyeti’ni kurmak.
Türkiye’nin Dicle ve Akdeniz’deki komşu ülkelere yönelik düşmanca su politikaları Fırat havzalarında ve Aras Nehri havzasında “Gap” ve “Dap” projeleri şeklinde projeler yapan bu ülke, bölgede çok sayıda baraj inşa ederek ve suyu bir güç aracı olarak kullanarak bu nehirlerin mansabındaki ülkelerin durumunu ayaklar altına almayı planlıyor .
Bundan önce Gap projesi baraj inşaatlarının Irak’ta son dönemde yaşanan kuraklıklara etkisi , Suriye ve İran tespit edildi ve şimdi tüm uzmanlar bu ülkenin Aras nehri havzasındaki aşırılıkları konusunda uyarıda bulunuyor.
Son zamanlarda Türkiye’nin bu ülkelerle ilgili haritaları hakkında yeni bir çalışma yapıldı. “Saeed Nestrani Amuqin”, “Syedah Zahra Kureshi”, “Hujjat Mianabadi” ve “Atefe Parverezi” tarafından Aras Nehri’ne yapılan geziler Tahran Üniversitesi dergi yayın sisteminde yapıldı ve yayınlandı. Bu çalışma, Türkiye’nin bu havzadaki diğer ülkelere su girmesini engelleyerek Aras Nehri potansiyelinin %83’ünü sınırları içinde tutmayı hedeflediğini göstermektedir.
Bu çalışmada Türkiye’nin, 2000 yılı öncesinde Aras Nehri havzasında toplam kapasitesi 621 milyon metreküp olan yalnızca dört barajı işletmeye aldığı, ancak önümüzdeki yirmi yılda, yani 2020 yılına kadar beş barajın daha inşasıyla işletmeye alındığı belirtildi. Toplam 846 milyon metreküp kapasiteyle Aras Nehri’nin 1 milyar 468 milyon metreküp suyunu kontrol edebilmiş, Aras Havzası’nı da faaliyete geçirmişler. Bu barajların toplam kapasitesi bir milyar 874 milyon metreküptür. Bu yedi barajın yanı sıra yedi barajın daha inşa edilmesi Türk makamlarının gündeminde, yayınlanan bilgilere göre toplam kapasiteleri 401 milyon metreküp.
Bu şu anlama geliyor: Planlanan ve inşaatı devam eden tüm barajların inşası sonrasında Türkiye, bu sınıraşan havzada 3 milyar 743 milyon metreküp suyu kontrol edebilecek. Bu arada DSİ verilerine göre Ares Nehri Havzası’nın Türkiye’deki ortalama potansiyeli 4 milyar 473 milyon metreküpe eşit.
Yani, Türkiye, topraklarındaki Aras Havzası potansiyelinin %83’ünden fazlasını Kontrol ve kontrol altına almayı planlamıştır; Nehrin mansabı üzerinde derin etkisi olacak bir sorun.
Yazarlar, birçok ülkede görülen petrol yerine su politikasına atıfta bulunulduğunu düşünüyor. Türkiye, enerji ihtiyacını karşılamada bölge ülkelerine bağımlıdır ve bu nedenle elektrik enerjisi üretimini artırmaya ve bunun sonucunda baraj yoluyla su kontrolünü sağlamaya çalışmaktadır. petrol ithalatına bağımlılığı en aza indirme politikasıyla. /p>
Türkiye su geriliminin kurbanı olduğunu gösterdi medyanın yardımıyla!
Araştırmacılar şunu söylüyor: Türk siyasetçiler taşra düzeyinde mavi koalisyonlar kurarak iki temel meseleyi meşrulaştırıyor ve ulusal oyuncular:
1. Türkiye su gerilimi yaşayan ülkeler arasında yer alıyor.
2. Türkiye’nin su kontrol yapıları aşağı kıyıdaş ülkeler için bir tehdit oluşturmuyor.
Türkiye, benzer anlatıları konferansta paylaşmak için hükümet yetkilileri, su uzmanları ve gazetecilerden oluşan su koalisyonları oluşturdu. Suyun Türkiye’nin siyasi hedeflerine ulaşmanın bir aracı olmadığını ve bu ülkenin modern diplomasi araçlarını kullanarak bu konuda büyük ölçüde başarılı olduğunu gösteren delillerin herkes tarafından anlaşılması için çeşitli aktörler tarafından ifade edilmelidir.
Araştırmacılar, Türkiye’nin Aras sınır ötesi havzadaki eylemlerinin bu nehrin su miktarı ve kalitesi üzerinde olumsuz etkisi olduğu konusunda uyarıyor. Aras Nehri’nden İran’a gelen akışın miktar ve kalitesinin değiştirilmesinin, ülke ekonomisinde önemli rol oynayan Mako Serbest Bölgesi ve Aras Serbest Bölgesi’ne zarar verebileceğini söylüyorlar.
“Su diplomasisinin yeni araçlarını” kullanmanın gerekliliği
Bu çalışmanın sonunda araştırmacılar şunu belirtmişlerdir: Aras sınıraşan havzasında İran İslam Cumhuriyeti için “su diplomasisinin yeni araçlarının” belirlenmesi, işlevi ve uygulamasının belirlenmesi önerilmektedir.
Aynı zamanda Aras’ın sınıraşan havza bölgesindeki İran’ın hidropolitik ilişkilerinde alt ve bölge dışı ölçekte etkin ve etkili aktörlerin belirlenmesi de gerekmektedir. Bu aktörler, bölgedeki çatışmanın varlığından yararlanacak üçüncü ülkelerden olabilir ve Aras havzasının ortak sınıraşan suları konusunda anlaşmazlıkların yaratılmasını hedeflerine ulaşmada etken olarak görebilirler.
İran ülkesinin hidropolitik alanında genel olarak sosyal ve kamusal kurumsal kapasite geliştirmeye ihtiyaç duyduğu da vurgulanıyor. Türkiye’nin enerji ve transit hidropolitik tedbirlerinin bölgedeki siyasi ve güvenlikle ilgili gelişmelerle iç içe geçmesinin incelenmesi önem taşıyor ve ülkedeki politika yapıcı kurumların ciddi gündemine alınması umut ediliyor.
Mesajı sonlandır/;
kaynak | Tasnim Haber Ajansı |