Amerika’nın BAE politikalarından memnuniyetsizliği; Washington ve Abu Dabi arasındaki boşlukların analizi
Bölgedeki Amerikan varlığının azalmasından endişe duyan Abu Dabi yetkilileri, İran ve Suriye gibi ülkelerle ilişkilerinde gerilimi azaltmaya çalışarak, İran ve Suriye gibi ülkelerle düşmanca ilişkiler kurmamaya çalıştı. Washington'dan güvenlik desteği. |
Tasnim Haber Ajansı, Batı Asya meseleleri uzmanı Hoda Yousefi- Birleşik Arap Emirlikleri’nin kuruluşundan sonra onu tanıyan ilk ülke Amerika oldu; İki ülke arasındaki yakın ilişkiler onlarca yıldır devam ediyor ve son yıllarda BAE, Afganistan, Irak, Somali’de ve ABD’nin El Kaide ve IŞİD’le mücadele adı altında gerçekleştirdiği eylemlerde de yer aldı. Amerikan askeri güçleri.
İki ülke arasındaki ilişkiler ekonomik boyutta da genişledi ve Abu Dabi ile Washington arasındaki ikili ticaret 20 milyar dolara ulaştı. bir yıl. Dolayısıyla BAE’yi Amerika’nın Batı Asya’daki bölgesel ortağı olarak düşünürsek mantıktan uzak sayılmaz.
Ancak geçtiğimiz birkaç yılda Yıllar sonra, özellikle Joe Biden’ın başkanlığından sonra Amerika’da, Washington ile onun Basra Körfezi’ndeki uzun süreli müttefiki arasında fikir ayrılıkları ortaya çıktı; Her ne kadar gerilim olarak adlandırılamayacak olsa da iki ülke ilişkilerindeki uçurumun başlangıcı sayılabilecek farklılıklar; Bu sürecin devam etmesiyle Amerika’nın Basra Körfezi’ndeki stratejik ortaklarından birini diğer dünya güçlerine kaptırması mümkün mü?
Farklılıklar nelerdir?
Başlangıç ABD-BAE ilişkilerinde ortaya çıkan zorluklar Obama’nın başkanlığı döneminde araştırılabilir; Çeşitli faktörlerin bir araya gelmesi, BAE’nin Amerika’nın bölgedeki varlığının azalması ve bunun sonucunda da Washington’un Batı Asya’daki bölgesel ortaklarına olan taahhütlerinin azalması nedeniyle kendisini tehdit altında hissetmesine neden oldu. O dönemde Amerikan dış politikası, Washington’un odak noktasının Orta Doğu’dan Doğu ve Asya Pasifik bölgesine kaymasına dayalı bir süreç başlattı. Öte yandan Washington aynı zamanda Basra Körfezi İşbirliği Konseyi ülkeleriyle önceden koordinasyon olmaksızın İran’la nükleer müzakereler başlattı.
Amerika Birleşik Devletleri’nin ham petrol üretimi ve çıkarılmasında kendi kendine yeterli hale gelmesinin yıllar önce başlaması, bu ülkenin yabancı petrol ithal etmesini gereksiz hale getiren bir diğer önemli olaydır. Bu faktörlerin birleşimi, Birleşik Arap Emirlikleri liderlerinin, Amerika’nın bölgedeki varlığını azaltmak istediğine ve güvenlik taahhütleriyle yetinemeyeceğine inanmasına neden oldu.
BAE’nin Çin ile ilişkisi, Abu Dabi ile Washington arasındaki stratejik ittifak, özellikle de iki ülkenin istihbarat teşkilatları arasında artan işbirliği açısından çok büyük bir zorluk olarak değerlendiriliyor. Donald Trump başkanlığının sonunda BAE’ye 50 adet F35 ve 18 adet MQ-9 Reaper drone satışı için kabul mektubu imzaladı ancak Joe Biden göreve geldikten sonra Çin ile ABD arasındaki yakın ilişkiler nedeniyle anlaşmayı erteledi. BAE ve bugüne kadar uygulanmadı. Biden, görevdeki ilk yılında BAE’yi, Çin’in Halife Limanı’nda askeri tesisler inşa etmeye devam etmesi halinde aralarındaki ikili ilişkilerin zarar göreceği konusunda da uyardı. Bu tehdit elbette işe yaramadı ve Pekin-Abu Dabi askeri işbirliği devam etti.
Çin’in yanı sıra Rusya da Amerika’nın bir diğer stratejik rakibidir. son yıllarda BAE ile yakın işbirliği içerisinde olmuştur; Ukrayna krizinin ardından BAE, BM Güvenlik Konseyi’nin Rusya’nın eylemlerini kınama yönünde sunduğu kararı desteklemediği gibi, Güvenlik Konseyi’nin acil toplantı yapılmasına da karşı oy kullandı. ABD’nin çıkarlarına aykırı olan ve bazı durumlarda BAE’nin Rusya’ya uygulanan yaptırımlardan kaçınmak için işbirliği yapmasına neden olan pozisyonlar.
Ayrıca, Bazı Amerikan medyasında sunulan istatistikler, Ukrayna krizinden sonra askeri silahlarda kullanılan mikroçiplerin BAE’den Rusya’ya ihracatının 15 kata kadar arttığını iddia etti. Birleşik Arap Emirlikleri’ne yönelik suçlamaların bir diğer kısmı ise ülkenin Wagner’in Rus milisleriyle işbirliğine gönderme yapıyor; ABD, BAE’nin Libya’da Halife Hafter’e silah sağlamak amacıyla ve Sudan’da Wagner milisleriyle birlikte savaştığına inanıyor.
The BAE’nin bölgesel yaklaşımı da Beyaz Saray yetkililerinin pek hoşuna gitmiyor; Bazı araştırmacılar BAE’nin Libya, Sudan, Yemen ve Tunus’taki eylemlerinin Washington ile koordinasyon olmadan gerçekleştirildiğine ve bunun sonucunda bir mülteci dalgasının Avrupa ülkelerine doğru ilerleyerek bölgede ve bölgede insani bir kriz yarattığına inanıyor. dünya. BAE’nin keyfi eylemleri (ABD’ye göre) o kadar ileri gitti ki, FATF grubu, BAE’nin kara para aklamayı önlemek için yeterli önlem almadığı bahanesiyle ülkeyi gri listeye aldı. (Terörle mücadelede yeterli tedbirleri almayan ülkeler.)
Sonuç
mesajın sonu/
kaynak | Tasnim Haber Ajansı |