Get News Fast
Asya ve OkyanusyaDünya HaberleriHaberlerTasnim Haber Ajansı

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Filistin’in üyelik kararına ilişkin oylamanın anlamı

Filistin'in Birleşmiş Milletler'e tam üyeliğinin dün Genel Kurul tarafından onaylanmasının henüz bu üyelik sürecini tamamlamadığı doğrudur ancak bunun farklı anlamları vardır, bunlardan biri de Washington'un sınırsız destek politikasında tecrit edilmesidir. İsrail için.
– Uluslararası Haberler –

Uluslararası Tasnim haber ajansının raporuna göre, toplantı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu dün 143 ülkenin olumlu oyu ile Filistin’in bu örgüte tam üyelik taslağını onayladı ve Güvenlik Konseyi’ne bu alandaki politikasını yeniden gözden geçirmesi tavsiyesinde bulundu.

Her ne kadar bu kararın kabul edilmesi bağlayıcı olmasa ve Filistin’in Birleşmiş Milletler’e üyelik sürecini tamamlamasa da bazı pratik ve sembolik sonuçlar doğuracaktır.

Bu kararın onaylanmasının ilk sonucu, BM Güvenlik Konseyi’nin Filistin’in bu örgüte tam üyeliğini bir kez daha gözden geçirmek zorunda kalmasıdır. Son iki ayda üst üste ikinci kez Filistin hükümetinin Birleşmiş Milletler’e tam üyeliği yönünde oy kullanılması, İsrail ve Amerikan rejimlerinin Filistin halkının haklarını engelleme çabalarının başarısızlığını gösteriyor.

İlgili Haberler

Nisan 2024 sonunda Filistin’in Birleşmiş Milletler’e tam üyelik talebi, 13 yıl aradan sonra Güvenlik Konseyi’nde bir kez daha görüşüldü. Bu konseye üye 15 ülke bu karara olumlu oy vermiş, İngiltere ve İsviçre çekimser kalmış, ABD vetosu kararın nihai onaya ulaşmasını engellemişti. Genel Kurul’un bu yeni kararının onaylanmasıyla birlikte Güvenlik Konseyi’nin de muhtemelen yakın zamanda bu konuyu oylaması gerekecek. Amerika ayrıca Gazze’deki savaşın durdurulmasına yönelik Güvenlik Konseyi kararlarını da 4 kez veto etti. Yeni sürecin başlaması, Amerika’nın İsrail’i kayıtsız şartsız desteklemesi yönünde ek baskı oluşturdu.

Filistin’in Birleşmiş Milletler’e katılma çabalarının tarihi

Filistin kurumlarının BM yan yapılarına üyeliği, 1974 yılında UNESCO’daki “Filistin Kurtuluş Örgütü”nün gözlemci üyeliğiyle başladı. 15 yıl sonra, 1989’da örgüt, Üye Devlet olarak UNESCO üyeliğini yükseltme talebinde bulundu ancak başvuru 2011 yılına kadar ertelendi. 2011 yılında Filistin Yönetimi, Birleşmiş Milletler’e tam üyelik talebinde bulundu.

Bu talep, toplam 193 üye devletin 138’i tarafından onaylandı. Meclis üyelerinin yüzde 71’i kabul etti, 41 üye çekimser kaldı (üyelerin yüzde 21’i), 9 üye ise karşı çıktı (üyelerin yüzde 4,6’sı). Böylece Filistin Yönetimi, üye olmayan gözlemci statüsünden “daimi gözlemci üye” statüsüne yükseltildi. Birleşmiş Milletler’de dün yapılan oylama, farklı ülkelerin Filistin davasına yönelik görüşlerinin daha olumlu hale geldiğini gösteriyor. >

Genel Kurul’un 143 üyesi İstek lehte oy kullandı (%75), 25 ülke çekimser kaldı (%13) ve yalnızca 9 ülke (%4,6) karşı çıktı BT. Hatta son 13 yılda hem Filistin’in Birleşmiş Milletler’e tam üyeliğini talep eden ülke sayısı arttı hem de bu konuda tereddüt eden hükümetler yarı yarıya azaldı.

Öte yandan bu talebin karşıtlarına bakıldığında, Siyonist rejim dışında 8 hükümetin daha Filistin’in Birleşmiş Milletler’e tam üyeliğine karşı olduğu ya da sadık destekçiler kategorisinde yer aldığı görülüyor. Bu rejimin (Amerika, Arjantin, Macaristan, Çek Cumhuriyeti) veya küçük hükümetlerin olduğunu bulmak için coğrafya haritasına büyüteçle baktı (Mikronezya, Nauru, Yeni Gine ve Palau). Bu arada Kanada da 2011 yılında söz konusu talebe karşı çıkanlar grubundan ayrılmıştı. Genel olarak bu koşulların, Siyonist rejimi desteklemenin ABD açısından maliyetinin çok yüksek olduğunu ve bu ülkeyi dünyada yalnızlaştırdığını gösterdiği söylenebilir.

 

Filistinliler için tam üyeliğin faydaları

Şu anda yalnızca Filistin ve Vatikan bu düzeyde üyeliğe sahiptir. Daimi gözlemci üyelerin tüm BM belgelerine erişme hakları olmasına rağmen, oylamada oy kullanma hakları yoktur.

Öte yandan Filistin’in Birleşmiş Milletler’e resmi ve tam üyeliğine kadar, Birleşmiş Milletler’e bağlı birçok kuruluş açısından Siyonist rejim, Filistinlilerin çıkarlarını gözetme yetkisine sahip tek rejim olarak kabul edilmektedir. Aslında İsrail birçok durumda, Filistin örgütünün İsrail egemenliği içerisinde bir iç yapı olarak hareket etmesi ve yönetecek gerekli onura sahip olmaması gibi gerekçelere başvurarak, Filistin halkının haklarının yerine getirilmesine yönelik uluslararası girişimleri engellemeyi başarmıştır. dış ve uluslararası ilişkiler. Yavaşlayın.

سازمان ملل متحد , طوفان الاقصی ,

Ayrıca ABD’ye tam üyeliğin bir başka etkisi de Nations üyeleri bu organizasyonun yapılarını kullanabilir, taleplerinizi takip etmek için doğrudan kullanabilirler. Örneğin Filistin Yönetimi, Siyonist rejimin eylemlerini hiçbir zaman Birleşmiş Milletler yapılarına şikayet edemedi ve İsrail hakkında Güvenlik Konseyi’ne şikayette bulunulduğunda diğer üye hükümetler buna öncülük etti.

Ayrıca, eğer bu gerçekleşirse, dünyadaki farklı hükümetler, kendi iç politikalarında Filistin devletinin tanınmasının temelini oluşturmalıdır. Bu, farklı ülkelerde Filistin büyükelçiliklerinin kurulması anlamına gelecektir.

Filistin Davasının Mescid-i Aksa Fırtınası Yeniden Dirilişi

Filistin’in Birleşmiş Milletler’e tam üyeliğinin önemini artıran çok önemli bir nokta da, Filistin uzlaşma partisi olarak Filistin Yönetimi’nin bu gelişmeden doğacak faydaları elde edecek olmasına rağmen, öncelikle Filistin ulusunun bundan yararlanmasıdır. hak kesinlikle ona sahip olmamaktan daha iyidir; Çünkü anketler, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde 2006’da olduğu gibi parlamento seçimlerinin yapılması durumunda direniş yanlısı grupların kazanma ve özyönetim örgütünde kabine kurma şansının yüksek olacağını gösteriyor. Ancak Filistin-Filistin uzlaşmasının önünde pek çok engelin olduğu bir ortamda seçim yapılmasını hayal etmek hâlâ çok zor.

Filistin’in BM Genel Kurulu’na üyeliğinin onaylanmasına Hamas’ın tepkisi

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Filistin’in tam üyeliği yönünde oy kullandı

Öte yandan, 2011 yılındaki talep sırasında, El Fetih grubu (özyönetim örgütünün resmi yapılarını da kapsayan yetkiye sahiptir) elde edilen başarıyı silahlı mücadeleyi bırakıp İsrail ile müzakere ve uzlaşmaya yönelmenin bir sonucu olarak değerlendirdi. Geçtiğimiz 13 yıl boyunca müzakere süreci tamamen bir kenara bırakıldı ve Siyonist rejim için önemsiz hale geldi; öyle ki 2023’ün başlarında Netanyahu’nun kabinesi “Batı Şeria’yı resmi olarak İsrail’e ilhak etme” planını açıkladı. Bu, eğer gerçekleşirse, Oslo anlaşmalarının temelini yok eder. Ancak Filistin’in Birleşmiş Milletler’e tam üyeliği yönündeki yeni dalga, müzakere ve uzlaşma amaçlı değil, Mescid-i Aksa fırtınası operasyonunun ve 7 Ekim 2023 saldırısının sonucudur. Bu da söz konusu başarının önemini yüz kat artırmaktadır.

Aslında bir yanda Filistin’in Birleşmiş Milletler’e tamamen üye olma ihtimali Bir yandan Amerika’nın İsrail’e tartışmasız destek verdiğini gösteren bir izolasyon, diğer yandan da 7 Ekim 2023 sonrasında yaşanan gelişmelerle birlikte kamuoyu ve dünya büyük hükümetleri nezdinde Filistin davasının yeniden canlandığını gösteriyor.

Mesajın sonu/

 

kaynak Tasnim Haber Ajansı

Başa dön tuşu