Türkiye’nin temel sorunu nedir?
Erdoğan son haftalarda Türk anayasasını değiştirmeye çalışmanın gerekliliğini defalarca vurguladı, ancak Fekret Bila ve bu ülkenin birçok analisti Türkiye'nin asıl ihtiyacının ve sorununun başka bir şey olduğuna inanıyor. |
Uluslararası grup Tasnim haber ajansına göre, Türkiye’de bu günlerde ciddi bir kapsamlı hukuki ve siyasi reformlardan bahsediliyor. Ancak görünen o ki hukuk ve siyasi reformlar hakkında konuşmak isteyen sadece Türkiye’nin iktidar partisi ve Erdoğan’ın karşıtları bu tartışmalara dahil değil. Çünkü Erdoğan’ın, ülkenin temel sorunu olarak kabul edilmeyen konuları Türk kamuoyunu tartışmaya yönlendirmeye çalıştığını, iktidar partisinin yaptığının ise kamuoyunu çarpıtmak, konuyu değiştirmek olduğunu düşünüyorlar. “>Erdoğan, son haftalarda Türk anayasasında değişiklik yapılmasına çalışılmasının gerekliliğini defalarca vurgulamış ve mevcut yasanın 1980 darbesinden sonra askeri ruha sahip olan ve Militarizm’in solunduğu generallerin zihin ve düşüncelerinden kaynaklandığını açıklamıştı. Bu nedenle Türkiye’nin bir an önce ana karakteri askeri değil sivil olan bir yasa çıkarması gerekiyor.
Fakat Türk analistler artık bunun doğru olmadığına inanıyor. Bu sözlerin zamanı geldiğinde Erdoğan ve ana ortağı Bağçeli, yasayı değiştirmeye çalışsalar bile sonunda yüzeysel ve önemsiz reformlara boyun eğeceklerdir ve TBMM’nin halkın asıl acılarını düşünmesi, ardından da bunu takip etmesi gerekmektedir. yasayı değiştirme sapkın meselesi .
Ünlü Türk analistlerden Fikrt Bila, birçok meslektaşı gibi Türkiye’nin asıl ihtiyacının ve sorununun başka bir şey olduğuna ve Erdoğan’ın bu durumda olamayacağına inanıyor. eski ve tekrarlanan bir senaryoya sahip iktidar
Önemli ve hayati konuların öncelikle makul ve mantıklı bir önceliklendirmeyle ele alınması gerektiğine, anayasa değişikliği gibi bir konunun gündemde olmaması gerektiğine inanıyor. Öncelikler belirlenmeli.
Türkiye’nin temel sorununa ilişkin düşüncelerinizin analizini birlikte inceleyeceğiz:
Türkiye’nin hangi sorunu daha önemli ve hayati?
Bugünlerde sanki en büyük sorunmuş gibi davranıyorlar. Türkiye’nin en önemli sorunu, anayasanın uzun süredir değişmemesi ve ülkenin en önemli önceliğinin yasayı değiştirmeye çalışmak olmasıdır. Ama hayatımızın gerçekliği gösteriyor ki, hukuk reformu meselesi Türkiye’nin sorunları listesinde ilk beşte bile yer almıyor. Hangi sorunların çözüldüğünü, hangi önceliklerin daha ciddi şekilde takip edilmesi gerektiğini görüyoruz.
Piramitin tepesinde, insan yaşamımızın devamı için gerekli ve hayati önem taşıyan fizyolojik ihtiyaçların yer aldığını biliyorsunuz. Örneğin yeme, içme, nefes alma gibi ihtiyaçlar.
Kişi ancak bu ihtiyaçları karşılandıktan sonra ikincil ihtiyaçlarını giderir. Güvenlik, iş, sağlık gibi. Daha sonra sosyal ve kültürel ihtiyaçlar önemini göstermektedir. Ama ne yazık ki içinde bulunduğumuz dönemde yani Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidar ve liderlik döneminde Türkiye hâlâ Maslow’un listesinin temel ihtiyaçlarını karşılayamamış ve o noktaya ilk aşamayı geçememiştir. Anayasa değişikliğinin sorun olarak görüldüğü ve
Maslow açısından bakacak olursak Türkiye’de geçim ve temel geçim giderlerinin hala ortada olduğu bir durumda yaşıyoruz. İnsanların çoğunluğunun ihtiyaç listesinin başında yer alıyor. Türkiye’nin kriz ekonomisinde ücretliler, emekliler ve küçük esnaf temel ve yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamakta çaresiz kalıyor ve geçimlerini sağlayamıyor.
Türkiye’de yaşamın objektif ve gerçek tablosu şu şekilde: şöyle: Ücretler çok düşük, enflasyon yüksek ve yükseliyor, dolayısıyla ödenebilirlik sorunu hâlâ sorun listemizin üst sıralarında yer alıyor. Dolayısıyla Türkiye’nin asıl gündemi anayasayı değiştirmek değil, geçim masrafını sağlamak ve işsizliği çözmek!
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, Erdoğan hükümetinin mevcut durumu düzeltmeye yönelik yeni politikası ve kemer sıkma ve ekonomik kemer sıkma stratejisinin formüle edilmesi, Türk halkının çoğunluğunun ekonomik ve geçim sıralamasının değişmeyeceğini ve on milyonlarca hanenin hâlâ geçim sıkıntısı yaşayacağını gösteriyor Öyle bir durumda ki Erdoğan hükümeti, “anayasa değişikliğinin gerekliliği” diye suni ve önemsiz bir gündemle insanların dikkatini önemli bir konuya çekiyor! Ama insanlar günlük hayatlarına sıkışıp kalmışken, anayasayı ülkenin en önemli sorunu olarak zihinlerine nasıl yerleştirebilirsiniz?
Belediyelerin mağduriyetinden sonra Adalet ve Kalkınma Partisi’nin de bu duruma gelmesi ilginç Ağır bir başarısızlıkla sonuçlanan ve hâlâ ekonomik krizi aşmanın yolunu bulamamışken birdenbire “yeni bir anayasaya ihtiyaç” konusunu gündeme getirdiler.
Ama gerçekten Türk’ün yaptığı bu mu? İnsanların ihtiyacı? Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünkü kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada, mevcut anayasanın Türkiye’yi kalkınma ve ilerleme yolunda destekleyemeyeceğini, ülkemizin yeni bir sivil ve sivil anayasaya ihtiyacı olduğunu bir kez daha ifade etti.
Erdoğan’ın aksine Türk vatandaşları anayasayı düşünmüyor ve onların asıl sorunu yiyecek ve geçim bulmak. Maslow’un piramidinde temel ihtiyaçlar içinde kalan vatandaşlar yeni ve eski yasayı umursamıyor! Kritik önceliklerini ele almadığınız sürece, yasa reformu projesini desteklemeye veya önemsemeye asla istekli olmayacaklar.
Türk Anayasasının hiçbir sorunu yok mu?
Kısa cevap şu: Elbette sorunları var ve Türk Anayasası metninin mutlaka olması gerekiyor, hukuki bakış açısıyla, demokratik ve güncel, reforme edilecek. Ama bahsettiğim gibi bu hayati bir öncelik değil, ikincil bir ihtiyaç.
Şimdi daha önemli bir soru sorayım: Yeni bir anayasaya neden ihtiyaç var? Hükümetin cevabı şu: “Yönetim ruhu sivil ve sivil ruhlu yeni bir yasaya ihtiyacımız var”.
Fakat hükümet burada da doğruyu söylemiyor! Neden? Çünkü 1980’den sonra ve 1982’de General Kanaan Oren’in darbesi sırasında değiştirilen yasa ayakta kalmayıp daha sonra defalarca değiştirildi.
Kaç kez? 21 kez! Evet, 1982’den bu yana tam 21 kez anayasamızı değiştirdik! Peki… Hala kanunla ilgili bir sorun var mı? Buna cevaben şunu söylemeliyim ki, Türk anayasasının temel sorunu militarist ya da militarist ruhu değildir. Sorun Erdoğan’ın getirdiği değişiklikler ve parlamenter sistemi başkanlık sistemine çevirerek Türkiye’nin “otorite” ile “kontrol” arasında hiçbir ilişkinin olmadığı tuhaf bir siyasal sistemin içine hapsolmasıdır.
Artık Türkiye’de, başkanlık sistemi denilen, kuvvetler ayrılığı ilkesinin terk edildiği, tüm yetkilerin tek elde toplandığı, tam bir “tek adam rejimi” biçimi olan garip bir sistem var karşımızda. başkan
Bu sistemde hükümet, anayasayı yok saydığı gibi, “Yargıtay” veya “Anayasa Mahkemesi”nin kararlarını uygulama yükünü de taşımamaktadır. Mahkeme”. Peki Kali kanunu değiştirildikten sonra ona uyulacağının garantisi nedir? Anayasa Mahkemesi’nin kararını uygulamaya yanaşmadığında gelecekte uygulamanın garantisi olmayacak, yasayı yüz kere değiştirsek cumhurbaşkanı bunu kolaylıkla bypass edecektir!
Bu ülkenin parlamenter sistemi yeniden canlandıran, dengeleri kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanan, hukukun üstünlüğünü kabul eden, insan hak ve özgürlüklerini genişleten demokratik ve laik bir anayasaya ihtiyacı var.
Maalesef tüm deliller, hükümetin ve iktidar partisinin anayasa değişikliğinden en büyük beklentisinin, Erdoğan’ın dördüncü kez cumhurbaşkanı olabileceği yeni bir yasal zemin bulunması olduğunu gösteriyor. İşte bu kadar!
Dolayısıyla muhalefetin bu tartışmalarda vakit kaybetmemesi ve Türk halkının en önemli sorunu olan geçim sorununun nasıl çözüleceğini konuşması gerekiyor. ülke.
mesajın sonu/
kaynak | Tasnim Haber Ajansı |